24 Kasım 2008 Pazartesi

siz saatleri

siz, saatleri yaşadınız. zamantaşlarını. niceldir saatler. adsızdırlar. renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.
aylar birbirinin içinden yürüyebilir. ağustosta bile marta gönderme vardır. yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.
günlerse bambaşka. bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.
siz, saatleri yaşadınız. henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. tanığınızım.
aylar ayları açıklıyor.
saatler saatleri kum saatiyle açıklayabiliyor.
açıklanmayan tek şey aşk: en büyük sayrılık ve en büyük sağlık.
günü tam gelmemiş olarak bir yanını gizleyen duygu.
denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır.
kent yıkılıyor. sokaklar uçtan uca kazılmış. sesimiz radyasyon içinde. mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler. gözlem evinde art arda mevsimler sökülür.
mahşerin ortalık yerinde size rastladık. elinizi şuramıza koydunuz.
sürgündük. göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. yanınızda göçmen olduk. bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.
güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.
gerçek neydi biliyor musunuz: her şey.
yüz yıl sonra bu gün yaşayan hiçbir anne, hiçbir sevgili, hiçbir bebek, hiçbir bıldırcın, hiçbir balina, hiçbir örümcek, hiçbir aslan, hiçbir ceylan, hiçbir yılan var olmayacak. ayrı bir kardeşlik kanıtı değil mi bu? hayat kanıtı. birbirimizin her yönden çağdaşıyız.
siz tebeşirle kara tahtaya ne güzel yazan.
kuzular için özel bir bölüm açmayı da hiç unutmayan.
saatlerle yaşadınız. düşlerinizde doğulu bir ressamın elinden çıkmış ağırlıksız yapraklar.
kızböceği de göründü. gece de uçmaya başlamış.
bakır kaptan günlük kokusu yayılır.
geceyle birlikte.
gece de.
sen serpin, sen nuri, orda burda nasıl dolaştırdınız. benziyordunuz. aynı kişi miydiniz?
iki din var: siyah ve beyaz. gerisi?...

cemal süreya

hrant' a

“yattım yere bakıyorum toprağın hisli eşitliğine
sular sınırları pasaportsuz geçer
asıl azınlık yeryüzünün kendisidir
tek millet gökyüzüdür yürekli düşünüldüğünde”

küçük iskender

22 Kasım 2008 Cumartesi

working class hero means:

işçi sınıfı kahramanı

dogar dogmaz un ufak ederler insanı
degil tüm zamanı, hiç zaman vermezler
acı o kadar büyür ki, artık hissetmezsin hiçbir şey
işçi sınıfı kahramanı olunmalı

eziyet ederler evde okulda
nefret ederler kafan çalışıyorsa, horlarlar kafan biraz kalınsa
öfkeden kudurup onların kurallarına uymayıncaya kadar
işçi sınıfı kahramanı olunmalı

20 küsür yıl eziyet edip korkuttuktan sonra
iş-güç sahibi olmanı isterler
korkuyla dolar için bir işe yaramadıgını görünce
işçi sınıfı kahramanı olunmalı

din, seks ve tv uyuşturur seni
zeki,sınıfsız,hür zannedersin kendini
hala hödük bir köylüsün bana kalırsa
işçi sınıfı kahramanı olunmalı

tepede hala boş yer olduğunu söylüyorlar
ama önce ögrenmelisin öldürürken gülümsemeyi
eger olmak istiyorsan tepedekiler gibi
işçi sınıfı kahramanı olunmalı

eğer bir kahraman olmak istersen, sadece beni takip et
eğer bir kahraman olmak istersen, sadece beni takip et


john lennon

working class hero




As soon as your born they make you feel small
by giving you no time instead of it all
Till the pain is so big you feel nothing at all
Working Class Hero is something to be
Working Class Hero is something to be

They hurt you at home and they hit you at school
They hate you if you're clever and despise a fool
Till you're so fucking crazy you can't follow their rules
Working Class Hero is something to be
Working Class Hero is something to be

When they've tortured and scared you for 20 odd years
then they expect you to pick a career
When you can't really function you're so full of fear
Working Class Hero is something to be
Working Class Hero is something to be

Keep you doped with religon, sex and T.V.
and you think you're so clever and classless and free
but you're still fucking peasents as far as I can see
Working Class Hero is something to be
Working Class Hero is something to be

There's room at the top I'm telling you still
but first you must learn how to smile as you kill
if you want to be like the folks on the hill
Working Class Hero is something to be

Yes, A Working Class Hero is something to be
If you want to be a hero well just follow me
If you want to be a hero well just follow me

john lennon

19 Kasım 2008 Çarşamba

...

"Bu konuyu burada bırakıyorsam birden
Olmasın diyedir birşeyin bitişi gibi"

özdemir asaf

17 Kasım 2008 Pazartesi

ağartı

sevgiler yüzüne karşılık geldim
kaygı bağırdı gözevlerimde

günlerin yamanan yıldızlar
ve üzülen gökkuşaklarıyla
doluluğundan söz ediliyor
evlerde çocuklar arşınlanıyor
ve alkışlanıyor babalar
ki tütün başında
ekmek başında kabir başında

günler yenilenen bir isim
merdivenleri büyük ağızlarıyla çıkan meral
haftada üçer gün üçer hafta
ince uzun veya kahverengi
ve gelinlik sabah çatışmasında
yoğunlaşan yorgun artık ben
köprü ortasından ayrılmış bu ara
organın ve güneşin salgınlığı
toprağa gelir gibi olduğu an
başlar ikinci artık

beygirler uzağa kayıyorlar

bu arada gelinmeler
arkadaş yapıtlarına yar koyma
yöremdeki çimler

bu arada evimin içinde odaların birbirine düşman durduğu
ve hastalandıkları
çalışan yüreklere uzak

bekardan korkan ev sahiplerinin
kapılarda kızlık heykelleri
bu arada insanın yemeğe oturma çelişmesi

yemekten kalkma çelişmesi
erkek oluşumuza binaen
bu arada özel sıkıntılarımızın
kılıç kuşanmış hali
durmadan kanlanıp hatırladığımız
bunalan kadınlar
ben alda'yı bunalıyor görüyorum rüyamda
kırbaç gibi saran etrafımızda
kelebekkanatları gözler
akılda kalan ağızlar
hatlar s
eviyi yoran alkışlar
bir şehri paramparça edip
ortasından yarıp uykuları
evlerin sahanlıklarına
misafir odalarına
lavabonun altındaki dolaba
çocukların hücumluk yataklarına
iri erkeklerin şakalarına
kadınların çırpınan dudaklarına
ve kızların sancaklarına sığınan
ve benim damarımda itişen uykulara

bir şehrin ortasından tren geçiyor

o şehirde büyük rüzgar vardır
bir oyuncakçı vitrinin önünde
insanların durdukları ve duruşlarını
değiştirmedikleri trenle birlikte
şehrin ortasından
oyuncak trenlerin
cezanlandırmış şekilleri

kendisini buyruk

vitrine yapışık insanların kafalarındaki
içlerinden geçerken dönüp bakmadıkları
durdurup parçalamadıkları
önüne yüzer ellişer
yatıp apartman kadar
ağır tekerlerini üzerlerinden geçerken
öpüp ağızlarını ezdirmedikleri

noktanın sonuna kadar
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi

bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki

o içimden marşandizler
şimşek gibi fırlayan
şehirde hemen
hat boyunda ilk tahta evde
derin yatakta
her an çığlıklarıyla
uyuyayım kıyametler
bir ejder geçsin
öyle tanıdığım
öyle canımın içinde

durup gelmeyince
morfin gibi arıyorum direnmeni
iğne üzerinde yüzün gelip
kuşatmıştı beni
ama düşündükçe Korkmak
yüzünle geldiğini

Ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim

cahit zarifoğlu

?

" kadın yoksa, hikaye yoktur. "

chabrol

ağıt

Gün bitti. Saat kaç. Bitecek mi bir gün savaşımız
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
Dönüp dönüp arkamıza baktığımız
Bir dünya kalıntısı üstünde
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de.

edip cansever

lili'ciğim

(Mektup yerine)

Tütün dumanı kemiriyor havayı.
Oda Kruçyonıh'ın Cehennem' inden bir bölüm gibi.
Anımsıyor musun
İlk kez
ardında bu pencerenin
tutkudan çıldırmışçasına
okşamıştım ellerini.
Şimdi
oturuyorsun aynı yerde,
yüreğin
demirden bir kılıf içinde.
Ve yarın
paralayan sözlerle
kovacaksın belki beni
Ve loş antrede
uzun süre
titreyişlerle sarsılan bir kol
bulamayacak
ceketteki yerini.
Çıkacağım, ezilmiş.
Fırlatacağım vücudumu sokağa.
Yabanıl
çılgın
umutsuzlukla paramparça.
Hayırg
erek yok buna,
sevgilim,
biriciğim,
gel
vedalaşalım şimdiden.
Ağır bir gülle gibi
aşkım
nereye kaçarsan kaç
asılıdır sana
nasıl olsa.
Bırak
son bir haykırışla uluyayım
horlanmışlığın acı yankısını.
Çalışmaktan
anası ağladığında öküzün
gider
salar kendini soğuk sulara.
Aşkından başka
deniz yok bana,
ve gözyaşları da
bir erinç
koparamıyor ondan.
Yorgun fil
sessizliği aradığında
yatar
kızgın kumlara saltanatla.
Aşkından başka
güneş yok bana.
Ve bilmiyorum bile
neredesin şimdi ve kiminle.
Eğer
bir başka şair olsaydı
böylesine üzdüğün,
onarırdı acısını
parayla ve ünle.
Fakat
sevinç vermiyor bana hiçbir çınıltı
senin sevgili adının
çınıltısından başka.
Atmayacağım
bir boşluğa kendimi,
zehir içmeyeceğim.
Ve dayayıp
şakağıma namluyu
çekmeyeceğim tetiği.
Ağzı hiçbir bıçağın
bakışların kadar senin
kesemez beni.
Yarın unutacaksın
seni taçlandırdığımı,
ve yakıp tükettiğimi
çiçeklenmiş bir ruhu
aşkla.
Ve uçarı günlerin fırtınalı karnavalı
dağıtacak
sayfalarını kitaplarımın.
Sözlerimin kurumuş yaprakları mı
durduracak seniç
ırpınan soluğuyla.
Bırak hiç değilse
son bir sevgi dalgası sereyim
beni bırakıp giden adımlarının altına.


vladimir mayakovski

16 Kasım 2008 Pazar

üzerinden sevişmek

başkaları da var masada
ileri geri konuşuluyor

ötedesin o adamın duldasında
gözkapaklarına bürünmüş adam

eli her an omuzunda
eğiliyor sigaranı yakıyor

teşekkürler sigara dumanı,
sağolasın o adam!

onunla gelmişin buraya
yüzün yandan ve uzaklarda

niçin sevmiyorsun duvar kağıtlarını
hoş belki de seviyorsun

herkes az buçuk sarhoş
herkes bir şeyler söylüyor

ama yalnız ikimizin sözcükleri
sarmaşdolaş

üzerinden sevişmek, kadınım,
sigaranın, asya'nın, omuzların,

üzerinden aile fotoğraflarının
eller nasıl duygandır nasıl yalın

iki ses, iki bakış, gelişir nasıl
tek bir cümle gibi, sözlere karşın

sivri topuklar nasıl ortasına
gömülmüştür belleksiz halıların.

cemal süreya

14 Kasım 2008 Cuma

bu olumlu

uygun tek bir dize, tek dörtlük gelmedi aklıma ve karşıma çıkmadı. bir şarkı olsun en azından, yok. yok. yok. en dipte, temelde bu yokluk, bu hiçlik, bu boşluk, bu olmamışlık var, ki tüm gedikler bundan sebep. "küçük burjuva duyarlığı" betimlemesi geçiyor aklımdan bu tespitleri her yapışımda. yazık... bireysel sıkıntılar, serzenişler söz konusu olduğunda illa ki burdan dönük bir eleştiri "sol" taraftan. kapitalizm çökecek, tüketim çılgınlığı bitecek, sosyalizm gelecek ve evet her birimiz tam, mutlu birer insan olacağız. insanın insana ettiğini sistem etmedi belki. sistemden bağımsız okuyabilirsin bunu.kasmadan aktaracağım. dünya üzerinde ne değişirse değişsin insanların zihnine, yüreğine bir sihirli değnek dokunmadıkça hiç bir şey tam olmayacak. evet, bundan eminim. aksine kimse inandıramayacak beni. "söylenmemiş sözcükler" i duymaya hazır olacak mı birileri? insan sevgisi ile dolup taşan çok sevgili benciller; en yakınınızdakini acıtmaktan vazgeçtiğinizde tekrar konuşalım olur mu? bir inanç tesis edebilirsiniz belki o vakit. o güne kadar küçük beyinli, ahlaksız, kötü dublörler olmanın ötesine geçemeyeceksiniz nazarımda. kirletmeyin değerleri. konuşmayın. susun. geçelim..."ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim"
yoruldum. yanlışı görüyorum, müdahale edemiyorum. biraz takatim yok, biraz da cesaretim...en çok da cesaretim. tüketmekten yoruldum, dahası tükendiğini görmekten. yanlış bir yönde gittiğimi gördüğümde, farkettiğimde bunu, kabul etmemek için elimden geleni yapmaktan sıkıldım. kendimi kandırmaktan. kandırırken tahammül ediyor olmaktan. hiç "olmayacak" ları oldurmaya çalışmaktan, bunun için insanları allayıp pullamaktan. allayıp pulladıklarımın pas tutmuş özünün yüzeyindeki çirkin, estetikten nasibini almamış, acıma uyandıran ciladan. bunu kendime neden yapıyorum?neden izin veriyorum? kafam hep karışık...ruhumda daimi bir daralma...vazgeç...kopacağını bilidiğin halatları yakalamaya çalışmaktan , tutunmaya çalışmaktan bunlara vazgeç ! ama nasıl? beynimde patlaması gerekiyor sanırım bazı gerçeklerin. patlama ihtimali yetmiyor. bilmiyorum , aslında hiç bir şey bilmiyorum. zaman...biraz daha zaman vermeliyim kendime. inisiyatifi başka ellere bırakmalı belki biraz daha. yerine koyacak yeni bir şeyim yok. doğrusu bu. sahte ve kötü de olsa bir gedik kapalı. ama içimde hala koca bir çukur... temiz sular yükselsin kuyumda...berrak...silkinip kendime geleceğim,bitecek hepsi. acı bu...ama hazır değilim,evet değilim. farkındayım da bir yandan.bu olumlu. hayat o kadar da karışık değil. zorlaştırmanın manası yok. kaç kez daha düşebilirsin? ya da her düşüş eskisi kadar incitir mi? sanmam... biraz daha zaman. farkındayım. bu olumlu.

13 Kasım 2008 Perşembe

hastir lan!

Ben gider oldum
kardaşlar.
Ve de
kız kardaşlar,

Ben gider oldum,
Gayri
Haram bana
Bu toprak damlar
Bu ağaçlar,
Bu taşlar bana.

Apat dediğin
Şişirilmiş oto lastiği
Ve bir kaç
Tahtadan ibaret
Bir saldır.
Suda yüzer.
Oğul, uşak, bir de karım
Kurt bana
Hastir çeker
Kuş bana
Yılan bana
Hastir çeker
Çiyan bana
Lan kardaş
Bu nasıl yara
Kanar heryerimden.

Döğülmüşüm
Söğülmüşüm
Koğulmuş.
Siktir çekilmişim yani
Kendi öz yurdumda.
Bir meri keklik gibi
Çeker giderim.

enver gökçe

2 Kasım 2008 Pazar

Ama Senin

Daha nen olayım isterdin,
Onursuzunum senin!

cemal süreya